top of page
teaching__4080651758_c1bc248dff_o-e13009

Marilyn Arsem, Water Falling Pepper Rising.

Image Credit: Kristina Lenzi/Bob Raymond

Performed for In the Context of Art: The Difference International Festival, Warsaw, Poland, 2006

Beş Bölümde Performans Sanatı Eğitimi Üzerine Bazı Düşünceler

Yazan: Marilyn Arsem

Giriş

Yirmi seneyi aşkın bir süredir Boston'daki bir görsel sanatlar akademisi olan School of the Museum of Fine Arts’ta performans sanatı eğitimi vermekteyim. Ders verdiğim yıllar ilerledikçe, sanatta insan eylemlerinin en geniş anlamıyla araştırılmasını sağlayacak bir ortam yaratma ihtiyacını artarak hissediyorum. Derslerimde, nasıl sanat yaptığımız, sanata bizzat nasıl tanıklık ettiğimiz ve sanatın işlevini nasıl anladığımıza dair sürekli genişleyen görüşlerin tarihine sahip bu sanat dalının radikal köklerini onurlandırmaya çalışıyorum.

1.Performans Sanatının Doğası

 

 

1.1 Gerçek Zaman

Çeviri: Emre Akçora

Klasik anlamda performans sanatı, yapma eylemidir. Temsil değil, anlatma değil, yeniden canlandırma değil, sadece yapmaktır. Canlı ve gerçektir. Doğrudan eylemdir. Bir metni prova etmek veya bir hikayeyi sahnelemek değil, tersine, kişinin hayatından bir parça ile yapılan bir deneydir. Eğlence ile değil, öğrenme tutkusu ile alakalıdır. Performans sanatçısı, idealde, hiçbir eylemi tekrar etmeden kendisi için sürekli yeni mücadele alanları yaratmaktadır. İtkisi meraktır ve yolculuğu keşif, dönüşüm ve bilgiden oluşur.

 

Doğrudan zaman, mekan, malzeme ve eylem unsurları ile çalışmak, sanatın ve sanat pratiğinin ne anlama geldiği hakkında süregelen incelemeleri ileriye taşır. 

Performans sanatında sanat eseri onu gerçekleştiren bedenden ayrılmadığı için, performansla ilgili bazı sorular tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, bir eylemi sanat olarak ayırt eden nedir? Bu, herhangi bir gündelik eylemden farklı mıdır? Öyle ise bu farkı belirleyen nedir? Kişi sanatın ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini nasıl anlar?

64-Marilyn-Arsem-20170114-HC8_4681a-copy

Marilyn Arsem, Waiting for Sunrise (Gündoğumunu Beklemek), 2017

İcra: Monomyths Stage 9, FADO Performance Art Centre, Toronto

Fotoğraf: Henry Chan

Bir eylemin hangi şartlar altında gerçekleştirildiği, o eylemin sanat olarak kabul edilip edilmemesinde büyük rol oynar. Bir galeride gerçekleştirilen bir eylem ister istemez bilinçli olarak kurgulanmış bir sanat eseri gibi yorumlanır. Peki ya sokakta gerçekleştirilen bir eylem? Nasıl bir kurgu izleyicinin bunu bir sanat eseri olarak yorumlamasını sağlar? Eğer bir sanat eseri olarak algılanıyorsa, bu izleyenlerin eyleme bakışını nasıl etkiler?

 

Bunun gibi sorular, aslen neyin sanatı sanat yaptığı sorusunu aklımıza getirir. Canlı eylem bir yatırım nesnesi olamaz. Zaman ve mekanı sadece geçici olarak işgal eder. Buna rağmen, eylem halindeki başka bir bedeni izleyen bir kişiyi, dünyada farklı biçimlerde varolmak üzerine düşünmeye teşvik edebilir. Canlı eylem, bir duruma cevap olarak neredeyse anında üretilebilir ve her yerde gerçekleştirilebilir. Performans sanatçısı, çeşitli durumlara nüfuz etme ve onlara karşılık verme yetisine sahiptir.

 

1.2 Tanık

 

Tanıklar, canlı olayda kritik rol oynarlar. Kathy O'Dell'in Contract with the Skin (Ten ile Sözleşme) kitabında belirttiği gibi, tanıklar, sanatçı ile bir anlaşma yaparak bir performansı izlemeye gelirler. Daha gerçekleşmemiş bir eylemde yerlerini almak için, hayatlarının geri kazanamayacakları bir parçasını feda ederler. Performans zamanla ortaya çıkar ve hem sanatçı hem de izleyici için aynı düzlemde, aynı anda gerçekleşir. Sonucu önceden kimse bilmez, daha doğrusu, sonuca beraber ulaşılır.

 

Sanatçılar, kendilerini bir şey yaparken izleyecek birilerini neden isterler? Eylemleri izleyiciye ne önerir? Bir tanık olması ne yapmalarına izin verir? İki taraf arasında dengeli bir alışveriş mı vardır yoksa bir taraf alırken diğeri veriyor mudur? Kim tükenir, kim tüketir? Her iki taraf da bu iki uçları aynı anda hissedebilir mi?

 

Bir tanığın varlığı işi ciddileştirebilir. Eylemin tamamlanacağı beklentisi, sanatçıyı tasarladığı amacına bağlı tutar. Sanatçı zor veya iddialı bir şey yaparken tanık manevi destek ve cesaret verebilir. Tanık aynı zamanda can yeleği görevi görebilir, ters giden bir durumda olaya müdahale edebilir. Bununla birlikte, gerçekleşenleri sanatçıya geri yansıtarak onun gözleriymişcesine bir işlev de üstelenebilirler. Tüm fiziksel kanıtlar ortadan kalktıktan sonra bile tanık oldukları eylemin gerçekleştiğini teyit edebilirler.

IMG_9431a-1024x683.jpg

Marilyn Arsem, The Cure (Şifa), 2013

İcra: 3rd International Sokolovsko Festival of Ephemeral Art, Sokolovsko, Polonya

Fotoğraf: Marcin Polak

İnsan niçin bir eyleme tanık olmak ister? Benim açımdan cevaplayacak olursam, beni performans izlemeye yönelten şey başka insanlara olan merakımdır; yani nasıl düşündükleri, ne gibi kaygıları olduğu ve ne yapmaya çalıştıklarıdır. Normalde görülmeyen veya benim yapmayacağım etkinliklere tanık olma fırsatı en çok ilgimi çeken şeydir. Aynı zamanda tedirgin de olurum. Benden bir şey yapmam istenecek mi veya birine dokunmam? Bana yenecek bir şey mi verilecek? Ne duyacağım? Ne izlemem istenecek? Canlı bir etkinlikte hiçbir zaman ne gibi riskler alınacağından emin olunmuyor, nasıl hataların olabileceğinden, zor durumda kalıp kalmayacağımdan, beni zorlayacak veya utandıracak bir duruma düşüp düşmeyeceğimden. İstediğim gibi karşılık verebilir miyim? Bu olasılıklar gerçekten de var ve durum hiçbir zaman tam anlamıyla öngörülebilir veya birinin kontrolünde değil. Her şey olabilir.

 

1.3 Ortak Deneyim

 

Canlı bedenler, özellikle herkesin birbirine yakın olduğu samimi düzenlerde, dengesiz bir dinamik yaratırlar. İzleyenler, farkında olarak veya olmadan kendilerini eylem halindeki kişi ile özdeşleştirirler. Kendi bedenleri de izledikleri bedenin kas hareketlerini ve solumasını yansıtır. Bunun karşısında, sanatçı, izleyicinin seyrettiğinin farkındadır ve gözlerinden tepkilerini hisseder. Bu sanatçıya yüksek bir farkındalık hissi verebilir, eylemin hem içinde hem de dışında olduğunu hissettirebilir.

SSS-stirringaud_bw_crp-691x1024.jpg

Marilyn Arsem, Stirring, Spinning, Sweeping (Karıştırmak, Eğirmek, Süpürmek), 1992

İcra: Mobius, Boston

Fotoğraf: Bob Raymond, sanatçının izniyle

Deneyim içgüdüseldir. Kişinin bütün duyuları aktiftir. Heyecan, kaygı, sıkıntı, rahatlama, gülme, korku, üzüntü gibi duygular sanatçı ile izleyici arasında gidip gelirler. Fiziksel gerilim ve rahatlama, coşku ve bitkinlik müşterektir. Herkes aynı zaman dilimini paylaşır, aynı miktarda oksijen solur, aynı sıcaklığa alışır, aynı havayı koklar ve aynı sesleri duyar. Aslında bu paylaşılan zamanda birbirlerinin nefeslerini solumakta, birbirlerinin moleküllerini içe çekmekte, birbirlerinin birer parçası haline gelmektedirler.

 

Bir canlı eyleme tanık olmak ayrıcalık hissettirir; bir daha gerçekleşmeyecektir. Kişi tanık olduğu şeyi başkalarına anlatabilir fakat bu onu deneyimlemek ile aynı değildir. Sadece orada bulunan diğerleri bu kişiyi gerçekten anlayabilir. Yine de bazı uyuşmazlıklar ortaya çıkar. İzleyenler daha sonra fikirlerini paylaşırken, her biri, kendisinin eşsiz birer deneyim yaşadığını anlar. Hiç kimse her şeyi tam olarak veya aynı şekilde hatırlamaz.

 

1.4 Vücuda Etkisi

 

Kişinin gerçekleştirdiği her bir eylemin gerçek sonuçları vardır. Her eylem insanı gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak etkiler. Eylem kişinin bedeni üzerinden ve bedeni üzerinde etki eder. Sanat olarak adlandırılması, etkisini azaltmaz.

 

Bir yandan sanat gerçekleşirken hayat da durmaz; peki bu ikili aynı eylemde nasıl kaynaşır? Hatta neden hayat ve sanat arasında bir ayrım yapmak isteriz; buna neden gerek duyarız ki? Sanat etiketinin yaptırımı nedir? Bu etiket kimin yararınadır? Sanatçı ve izleyicinin ne yapmasına izin verir? Hangi kurallar görmezden gelinir? Nelere izin verilir? Hangi sınırlar daha esnek olur? Ne affedilir?

 

Bu soruların hiçbirinin cevabı kolay değildir; yine de bunların bir performans sanatçısının asıl çelişkileri olduğunu söylemek isterim. Şunu önerebilirim: Bir performans sanatçısı, sanat pratiğini, gündelik hayatında yapmayacağı ya da belki o kadar derinlemesine veya göz önünde veya özenle yapmayacağı şeyleri yapabilmek için bir bağlam oluşturmak için kullanır.

CIMG1485a-768x1024.jpg

Marilyn Arsem, American Foreign Policy IV: Fluff and Wonder, 2006

İcra: Depicting Action, 18th Street Arts Center, Santa Monica, ABD

Fotoğraf: Jamie McMurry

Performans sanatının ilgi çeken bir yanı da tamamen anda yaşayarak çalışma fırsatıdır. Kişinin duyuları tamamen odaklanmış ve bilinci tamamen açık ise zaman yavaşlar, bir çeşit beden dışı deneyim yaşanır. Asıl heyecan, duyusal bir aşırı yüklenme sırasında, anı biçimlendirebilmek, kontrol edebilmektir. Eğer her şey uyum içindeyse bu deneyim bir coşkunluk hali yaratabilir. Bu hal de bir zamansızlık hissi yaratır. Başka bir deyişle kişi, en azından o an için, kendini ilahi ve ölümsüz hisseder.

 

Tam o anda kişi zamanın doğasını fark eder. O anda geçmiş olan sürenin, eserin kayboluşunun, hatırasının silinişinin ve kişinin özünün yok oluşunun kesin olarak farkına varır. Hiçbir şey kalmaz.

 

Varlığın geçici olduğunun bu sürekli hatırlatması insanı mütevazileştirir. Kişinin anın gerçekliğine ve bedeninin yoğunlukla hissettiği sınırlarına bağlanmasını, zamanın kırılganlığının, mekanı belirleyen özelliklerin ve tanıkların benzersizliğinin farkındalığında olmasını sağlar. Biz sadece buradayız ve bu sadece şimdidir.

 

2.Sınırlar

 

2.1 Bir Öğretmenin Sınırları

 

Bir eğitmen, öğrencinin varacağı sonucu yönlendirmeden, ona nasıl rehberlik eder? Estetik veya etik olarak kendi sınırlarını zorlayan bir esere nasıl tepki verir? Kişisel tercihlerini öğrencilere dayatmadan nasıl dile getirir? Benim yöntemim iki yönlüdür. Öğrencilerime nasıl iş yapacaklarını öğretmek yerine onlardan iş üretmelerini isterim. Bunun yanı sıra, başarıyı değerlendirirken kendi kriterlerini oluşturmaları için onlara yardımcı olmaya odaklanırım.

 

Performans teknikleri öğretmekten bilerek kaçınıyorum. İş üretmenin sistemi veya metodunu öğretmek istemiyorum. Öğrencilerin iş üretirken benim yöntemlerime bağlı kalmalarını değil, kendi yaklaşımlarını geliştirmelerini istiyorum. Teorik okumalar, diğer sanatçılardan örnekler ve performans alıştırmaları aracılığıyla cevaplandırılacak soruların bir bileşimini sağlıyorum.

 

Yine de, kişisel sanatsal değerlerim, sınıfta ne yapıldığını tabii ki etkiliyor. Derslerde, dillendirmemiş olduğum halde öğrencilere dayattığım şartlara, kısıtlamalara ve, ilişkili olarak, öğrencilerin işlerine gittikçe daha fazla dikkat etmeye çalışıyorum. Bir taraftan farklılıklara saygı gösterip alan açarken, aynı zamanda kendi tercihlerimi nasıl bilfiil teslim ederim?

 

Benim yaptığım işlere benzeyen işler üreten öğrencilerimin olması hiç ilgimi çekmiyor. Öğrencilerin işlerinde, öğretmenin işlerinin yansımalarını görmek her ne kadar onur verici olsa da aslında öğretmenin tek yaptığı, kendi egosunu beslerken öğrenciye zarar vermektir. Eğitmenler olarak bizim görevimiz, birer sanatçı olarak kendi ifadelerini bulmalarında öğrencilere yol göstermektir.

DSC04552teeth-1024x768.jpg

Marilyn Arsem, American Foreign Policy II (Amerika Dış Siyaseti II), 2004

İcra: 6th International Art Action Festival Interakcje, Piotrkow Trybunalski, Polonya

Fotoğraf: Denis Romanovski, sanatçının izniyle

Bir öğrencinin işinden rahatsız oluyorsam bunu iyiye işaret olarak alırım. Bu, tercihlerime hangi varsayımların sebep olduğunu düşünmek için bir fırsat yaratır. Sınıflandıramadığım, bana tamamen yabancı olan, benim işlerime hiç benzemeyen, hiç düşünmediğim soruları soran, bilinen ve bilinmeyen sınırları zorlayan işlerle karşılaşmak, bana hem bir sanatçı hem de bir eğitmen olarak yarar sağlayacaktır. Bu benim öğrenmem için bir fırsattır.

 

2.2 Bir Öğrencinin Sınırları

 

Alışılagelmiş yöntemler dışında çalışan bir öğrenciye ender rastlanır. Öğrencilerin çoğu okula tutucu bir sanat anlayışı ile gelirler. Yaptıkları iş zaten önceden bildiklerine benzer. Tanıdık ve sanat olarak adlandırılan bir çerçeveye oturan işler yapmak her zaman daha güvenli ve daha rahattır.

 

Peki ama öğrencilerin çerçevenin dışında çalışmaya başlamasına nasıl katkıda bulunabilirim? Bildiklerinin dışına çıkan, gerçekten de kendilerine özel dertleriyle ilgili ve kendilerine özgü işler üretebilecekleri araçlar nasıl sağlanabilir? Alışılmadık ve garip hissettiren şeyleri yapmaları için nasıl cesaret verebilirim? İşlerinde risk almalarına yardımcı olacak dayanak noktalarını oluşturmalarına nasıl yardımcı olabilirim? Başarısızlığın sürecin bir parçası olduğunu ve ondan öğrenilecek şeyler olduğunu nasıl kabul ettirebilirim?

 

Öğrencilerin, malzeme olarak performansın sunduğu olasılıklardan tetiklenmelerini, performansın dolaysızlığını kullanarak deneyler yapmalarını istiyorum. Başka hangi pratik tüm duyuları birden kullanabilir? Hangi türde bu kadar çok malzeme kullanılabilir? Başka nerede saniyelerden senelere bu kadar değişken zaman ile çalışılabilir? İşin gösterilebileceği mekanlar sınırsız. Ama belki de en önemlisi, işin kişinin kendi bedeninin sınırları içinde kalması, burada ve şu anda.

IMG_6692aa-1024x768.jpg

Marilyn Arsem, Adrift (Akıntıya Bırakılmış), 2013

İcra: First Biennial Festival of Performance Art and Sound Art; Acton, MA, ABD

Fotoğraf: Chelsea Coon, sanatçının izniyle

Bir fikir ortaya atıp onu başkalarının önünde gerçekleştirmenin, sonra da kendisi, tanıklar ve ortamın üzerindeki etkisini analiz etmenin değeri küçümsenemez. Kişi daha eylem halindeyken bile izleyicinin verdiği doğrudan tepkilerin dolaysızlığıyla edinilen geri bildirim paha biçilmezdir. Canlı eylemin öğretilen belki de en önemli tarafı cesarettir; risk almak, yeni bir şey denemek, başarısızlığı göze alabilmektir. Öğrenciler, başkalarının önünde hata yaptıktan sonra devam edebilmeyi, kendilerine saygıyı ve başkalarının saygısını korumayı öğrenirler. Kimsenin mükemmel olmadığını ve birinin çabalarının ne kadar doğru veya başarılı olduğuna bakılmaksızın saygı görebileceğini öğrenmek özgürleştirir. Eğer kişi neyin doğru gitmediğini veya sonuçta gerçekleşenin ne olduğunu tartışmaya açık ve istekli ise öğrenim alanına girmiştir, ilk başta düşünülenden başka olasılıklar hakkında daha fazla bilgiyi edinebilme alanına.

 

Bunun gibi bir eğitim ortamında başarının değerlendirilmesi, işi tartışırken ve kişinin niyetini irdelerken adil ve saygılı bir yol izleyerek yapılmalıdır. Eğer her bir kişinin işi kişisel hedeflerine hassa, işin son değerlendirmesi de en çok o kişinin omuzlarında olacaktır.

 

3. Sınıf İçi Uygulamalar

 

3.1 Yazı Yoluyla Süreç Analizi

 

Öğrencilerin, kendileri ve işleri üzerinde düzenli düşünme alışkanlığını oturtmalarını teşvik ederim. İşlerinin başlangıç fikirlerini ve işi gerçekleştirme planlarını kaydettikleri, kendi süreçlerini veya işi geliştirme konusuna yaklaşımlarını netleştirdikleri, daha sonra gerçekte neyin meydana geldiğini anlattıkları, izleyicilerin tepkilerini kaydettikleri ve süreci analiz ettikleri; dilerlerse kendilerine saklı tutabilecekleri yazılar yazmalarını isterim.

 

İşi gerçekleştirdikten hemen sonra ve hatta ilerleyen günler ile haftalarda yazmak, işin çıkış noktalarını ve sonucunda elde edilenleri bütünüyle inceleyebilmelerini, dahası ne öğrenmiş olduklarını ve araştırılabilecekleri olası yeni rotaları tanımlayabilmelerini sağlar.

from_my_notebook.jpg

Arsem’ın 100 Ways to Consider Time (Zaman Hakkında Düşünmenin 100 Şekli) performansı izleyicilerinden birinin notları

Tüm bu gayretin altında, kendisi açısından başarıyı niteleyen öznel gösterge ve kılavuzlarını tanımlayabilmesi amacıyla kişinin kendi hedeflerini değerlendirme çalışması yatmaktadır. Bunlar genel başarı kriterlerine uymayabileceği için de, sanatçının, neden sanat yaptığı, kimin için sanat yaptığı, sanat yapmaktan ve sergilemekten ne beklediği hakkında net fikirlerinin olması gerekir.

 

Yazarak kendileri üzerine düşünmek, öğrencilerin, kişisel ihtiyaçları ve sanatçı olarak hedefleri doğrultusunda kendi işlerini nasıl okuyacaklarını öğrendikleri bir araçtır. Bunun gibi derinlemesine bir inceleme, işlerini bütünüyle ortaya koymanın tek yoludur.

 

3.2 Tartışarak İşlerin İncelenmesi

 

Eğer bir iş sınıf ortamında gösteriliyorsa, bitiminden hemen sonra herkesten sessiz olmalarını isterim. Bu sessizlikte, sanatçı ve izleyicilerden ilk izlenimlerini yazmalarını isterim. Ne yaptılar veya gördüler, bu onlara ne hissettirdi ve ne gibi çağrışımlar yaptı? İşten derse böyle bir geçiş yaptıktan sonra işin bütün sınıfça incelemesine sanatçının ilk sözü söylemesiyle başlarız. Daha düşük seviye derslerde, bu sürece, sanatçıya amaçlarının neler olduğunu sormakla başlarım. Nelerden memnun kaldığını, onu nelerin şaşırttığını, tekrar yapacak olsa neleri farklı yapacağını sorarım ve izleyicilerinin cevaplayacağı sorular hazırlamasını isterim. Daha deneyimli sanatçılara basitçe “Bize ne söylemek, ne sormak istiyorsun?” diye sorarım. Ayrıca, bu öğrencilere, sınıfça yapılmış tartışmaya cevap verdikleri, işlerine nasıl devam edeceklerini ve sonrasında ne yapacaklarını anlattıkları bir yazıyı birkaç gün sonra sınıf bloguna yazmalarını isterim.

 

Sanatçıyı her zaman değerlendirme sürecinin merkezinde tutmaya çalışırım. Bence sanatçı için işlerinin gelişimini değerlendirmek ve onları daha da geliştirmeye çalışmak son derece önemlidir. Özellikle yaptıkları iş, sanat dünyasının modasına uymadığında veya küratör ve enstitülerin ilgisini çekmediğinde bu çok yararlı olur.

 

Gerek ticari galeriler, gerek uluslararası festivaller, gerekse yerel oluşumlar olsun, birbirinden değişik her düzende başarılı olmak, farklı stratejiler gerektirir. Sanatçının işini gösterdiği her tür alanın, farklı bir izleyici kitlesi, farklı eleştiri zeminleri ve kabul görmek için farklı kriterleri vardır. Sanatçı, nadiren sanatçı ile aynı odak ve gündeme sahip olan otorite figürüne çok da itibar etmeden kendi çalışmasını sürdürmenin yollarını bulmalıdır. Bir kişinin hedefi ne kadar belirgin olursa yapabileceği tercihler de o kadar net gözükür.

 

3.3 Okuma Ödevleri

 

Öğrencilere verdiğim okumalar genellikle sanat dünyası dışından konular hakkındadır. Örneğin belgeleme üzerine verdiğim bir derste, tarih ve hafıza teorisi üzerine yazılmış antropoloji ve bilişsel bilimler metinlerinden faydalandım. Süreç performansı dersinde, çeşitli dönemlerin ve kültürlerin zaman kavramları üzerine çalışmalar yaptık. Sözsüz iletişimdeki sosyal deney metinleri, kısa hikayeler, medya kuramı, iletişim kuramı, edebi kuram ve güncel performans kuramı da derslerde kullanılmakta. Bu metinlerin hepsi de öğrencilerin dünya hakkında düşünme şekillerinin neden ve nasıl bu şekilde olduğunu yeniden değerlendirmelerini sağlar.

 

Sanatçı metinleri ve eski işlerin video çekimleri, öğrencilerin çalışmaları için birçok içerik sağlar. Dünya çapında gerçekleştirilen kavramsal ve sıra dışı işler hakkında bilgi edinmek, öğrencilerin Amerika’da en çok görülen tiyatro temelli performansların önerdiğinden daha başka şekillerde düşünmelerini sağlar. Fiziksel risk, etik ile ahlaki konular, sanatçının sorumlulukları ile izleyicinin rolü hakkındaki tartışmalar, diğer sanatçıların işlerini incelemenin birer parçasıdır.

 

4. Ders Aktiviteleri

4.1 Derslik

 

Ben her dersi birer performans olarak düşünüyorum. Öğrencilerin kendi bağlam ve ihtiyaçları doğrultusunda deneyler yapıp ders çıkarabilecekleri deneyimler tasarlamamın bir eğitmen olarak sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bana düşen görev, bir sürü değişik yaklaşıma olanak sağlayan ancak tamamen açık olup hiçbir zorluk içermeyecek bir yapıda da olmayan alıştırmalar yaratmaktır.

 

Doğaçlama bir iş yapmış olan herkes bilir ki, en zor şey normalde yaptığının ve rahat olanın dışına çıkmaktır. Detay soruların sorulması veya net tanımlanmış kısıtlamaların önerilmesi, sıklıkla kişiyi bildiğinin dışına çıkmaya ve yeni bir şey yapmaya teşvik eder. Ben, eylem ve iletişim hakkında daha doğrudan konuşabilmek için derslerimde 'performans' ve 'sanat' kelimelerini kullanmamayı tercih ediyorum.

 

Aşağıdakiler, geliştirdiğim egzersizlerden birkaç örnek ve öğrencilerin bunları yaptığında eğitimlerinde yeni alanlara geçmelerini sağlayan öğelerin neler olduğuna dair bazı gözlemlerdir.

 

4.2 Egzersiz: Göstermek ve Yapmak

 

Yeni başlayan öğrenciler ile yaptığım bir alıştırmada bir dizi basit talimat veririm:

 

a) Bildiğiniz bir şeyi göstererek anlatın ve

 

b) Daha önce hiç yapmadığınız bir şey yapın.

 

Onlardan gerçek malzemeler kullanmalarını, her şeyi gerçek olarak yapmalarını ve işi sunarken olabildiğince az konuşmalarını isterim

 

İşin hemen ardından yapılan tartışmalar bilmek ve bilmemek arasındaki psikolojik farkları ve bu iki durumda da tanığın rolünü hızlıca araştırır. Öğrenciler başkalarının önünde bir şey yapmak konusunda hem ne yaptıklarını bildikleri hem de ne olacağını bilmedikleri durumlarda ne hissettiklerini tartışırlar.

 

Bu egzersiz, kişinin pratik yapmasını ve bir güvenin oluşmasını sağlar. Eğer birisi risk alacaksa başarısız olmayı göze almalıdır. Bir uğraşıda başarılı olamamayı deneyimlemek ve bu durumdan sağ çıkılabileceğini anlamak önemlidir. İzleyiciler gösterilen çaba nedeniyle hissettikleri saygıyı genelde sürdürürler ve kimsenin mükemmel olmadığını sanatçıdan daha çok kabul ederler. Düşünülenden farklı gelişen bir durum, tamamen plana göre gerçekleşmiş olandan daha öğretici olabilir. Evvelden büyük olasılıkla akla gelmemiş yeni olasılıklar kişinin önüne serilebilir.

 

Bir eylemin plana göre gitmemesi, genellikle malzeme veya araçların tahmin edilenden farklı işlemelerinden kaynaklanır. Bu, yaşanan sorunun işin tam hangi noktasından kaynaklandığını tartmamız için bir fırsat verir. Çoğunlukla bir işle uğraşının göbeğinde, en çok direnç gösterdiğimiz ve görmezden geldiğimiz şey yatmaktadır. Zorlayıcı olan bölümleri geçiştirmek veya yok saymak yerine onlarla yüzleşmek, işi daha da açığa çıkartır ve ilginçleştirir. Zor bir engeli aşmaya çalışan birisini izlemek, kolay ve kusursuzca yapılan hareketlere tanık olmaktan daha caziptir. Bu basit bir şekilde yapma yaklaşımında kaybolan şey icranın duygulanımıdır. Burada, sanat veya performansın ne olması gerektiği hakkındaki yerleşmiş düşünceler ışığında eylemi sanatsal gösterme çabasıyla karşılaşılır.

0020aa_webaa-1024x683.jpg

Marilyn Arsem, With the Others (Diğerleriyle Birlikte), 2013

İcra: Boston Güzel Sanatlar Müzesi, “Odd Spaces” kapsamında

Fotoğraf: Shane Godfrey Photography, sanatçının izniyle

4.3 Egzersiz: İzleyiciyle İlişki

 

Bu alıştırmayı bir performansa giriş dersinin ilk haftalarında kullandım. Özellikle sanatçının izleyici ile kurduğu ilişkiye odaklanıyor. Bir hafta içinde hazırlamaları gereken ödev:

 

  • Tüm sınıfça yapılabilecek zevkli bir etkinlik tasarlamak.

 

Bu ödevde onlardan görme duyusunu kullanmak yerine diğer duyular ile çalışmalarını istedim.

 

Bu ilk bakışta basit bir ödev gibi gözükür. Görsel sanatçılar için en büyük zorluk, görme duyusu dışındaki duyularla çalışmaktır. İkincisi ise tüm sınıfın katılabileceği bir aktivite bulmak. Ses bir mekan içinde yayılabilir fakat koku, tat ve dokunma içeren her şey daha kişiseldir. Birdenbire bir grup insan ile çalışmak, karmaşık bir sorun olmaya başlar. Devam ettiği süre boyunca keyif vermeyi sürdürecek bir grup etkinliği herkesin katılmasını sağlayacak şekilde nasıl düzenlenir? Katılmayı bekleyen insanlar ile ne yapmak gerekir? Zaten eyleme katılmış olanlara sonrasında ne olur? Kişilere fazla yakın gelebilecek bir hareket yapmak için nasıl izin alınır? Dokunma hakkındaki kültürel kuralları göz ardı edersen ne olur? İnsanlar, görece yabancı birinden gelen talepleri kabul etmeye nasıl ikna edilebilir?

 

Belki de bu alıştırmanın en çekici kısmı zevk düşüncesidir. Öğrencilerin hemen öğrendikleri şey, onlara zevkli gelen şeylerin başkalarına zevkli gelmeyebileceğidir. Bu, her bir izleyicinin deneyimleri ve kişisel tercihlerinin etkilerini tahmin etmenin imkansız olduğunu öğrenmek için iyi bir derstir. Kişinin sanatçı olarak sunduğu şey, yalnızca kendisinin tek taraflı bakış açısıdır. Başkalarının bunu nasıl karşıladığı, ne anladıkları, ondan ne çıkardıkları hiçbir zaman sanatçının kontrolünde değildir.

 

4.4 Egzersiz: Geçicilik Deneyimleri Üzerine

 

Geçici işlerin belgelenmesi hakkındaki dersime, bir yandan geçmişe tutunmaya çalışmamızın nedenlerine, diğer yandan da hafızanın çeşitli değişken ve güvenilmez olma şekillerine bakarak başlarım. Dersin başlarında şöyle bir ödev veririm:

 

  • Hep gitmek isteyip de hiç gitmediğiniz, yakınlarda olan bir yer seçin.

  • Oraya gidin ve orayı keşfedip deneyimlemeye istediğiniz kadar zaman verin.

  • Dönmeden önce hatıra olarak geri getirmek için bir nesne seçin. Sadece bir.

  • Son olarak, oraya bir daha asla gitmeyeceğinize söz verin.

 

Başta bu alıştırma sıradanmış gibi geliyor, ta ki en sondaki geri dönmeme koşulu eklenene kadar. Alıştırmanın değerini en rahat gördüğümüz noktası, her bir öğrencinin bir daha geri dönemeyeceklerinin önden farkında oldukları bir yeri kendi içlerinde tartma ve seçme sürecidir. En çok gitmek istedikleri yeri seçenler, en yoğun deneyimi yaşarken, risk almaktan kaçınanlar ise en anlamsız deneyimi yaşarlar.
 

Bu alıştırmayı, performans ya da başka türlü uçucu bir işin tamamlandığındaki kayıp hissinin bir benzerini yakalamak için tasarladım. Asıl olarak göstermek istediğim, performansın kişinin hayatından çok da farklı olmadığı, geçmişe dönemediğimiz, sadece onun bir kalıntısını saklayabildiğimizdir.

 

Bir sonraki hafta öğrenciler deneyimlerini aktarmak ve getirdikleri nesneleri sınıfa göstermek için geldiklerinde, onlardan bu nesneleri yarıyıl sonuna kadar saklamalarını istedim. Dersin son haftasında gezilerini tekrar anlatmalarını istedim. Sadece birkaç ayda bile bu egzersiz hakkındaki hatıraları değişmişti. Deneyimlerinin belirli yönleri meydana çıkmış, durumu kavrayışlarını değiştirmişti.

 

Bu alıştırmanın kalbinde, kişinin kendisini işine vermesi yatıyor. Anlamsız ödevlerle kimsenin zamanını ve enerjisini harcamak istemem. Kendimiz ve içinde yaşadığımız dünya hakkında olabildiğince çok şey öğrenirken zaman ve deneyimlerimizden en iyi şekilde yararlanmak çok önemlidir. Bu egzersizin son talimatı, öğrencilerin bu çetin ödevi gerçek hayat deneyimi gibi ciddiye almalarını sağlar. Sonsuza kadar varolmayacağız. Bir deneyim, bizim ona izin verdiğimiz kadar yoğundur. Ona ne kadar önem verdiğimiz, kendimiz hakkında ondan ne kadar öğreneceğimizi belirler.

IMG_8238aa-1024x768.jpg

Marilyn Arsem, Tracing Shadows (Gölgelerin İzini Sürmek), 2014

İcra: Performance Art Laboratory Project, Hong Kong

Fotoğraf: Dominic Thorpe, sanatçının izniyle

4.5 Alıştırma: Bir Yeri Deneyimlemek

 

Bu, saatler veya günler sürebilecek, çok bölümlü bir alıştırmadır. Çalıştığım katılımcıların deneyimli veya başlangıç seviyesinde olmalarına göre değişiklikler yapıldı.

 

Öğrencilerden, çalışmanın her aşamasında boş konuşmalardan kaçınarak sessiz bir ortamda çalışmalarını istedim. Bu etkinliği bir meditasyon gibi görmelerini, dış dünya ile iletişim halindeyken bile içsel farkındalıklarını ve odaklanmayı sürdürmelerini istedim.

 

Birinci Bölüm:

Bu alıştırma aslında yakın çevreye yapılan bir gezi dizisinden oluşuyor. İlk yürüyüşte, daha az bildikleri bir alanda bütün duyularını kullanıp etraflarındaki her şeye dikkat ederek çizdikleri bir rotada yürümeleri istendi. Geri döndüklerinde ise yürüyüşlerinden hatırladıkları her şeyi yazmalarını istedim. Cevaplamalarını istediğim diğer sorular daha özeldi. “En çok neden etkilendin? En ilginç şey neydi? En şaşırtıcı olan şey neydi? Neleri ihmal ettin? Nelere direndin?”

 

Yazdıktan sonra öğrencilerden gözlerini kapatıp yürüyüşü hatırlamalarını istedim. Hangi yerler daha heyecan verici, daha sorunlu, daha enerji dolu? Başka bir deyişle, araştırmalarını devam ettirmek için yürüyüşlerindeki hangi yerlere geri dönmek isterler?

 

İkinci Bölüm:

İkinci gezintide, ilk yürüyüşlerinde ilgilerini çeken bir yere geri dönmelerini, oraya giderken de daha önce kaçırdıkları her şeye dikkat etmelerini istedim. Seçilen yere varmalarından sonrası için olan talimatsa daha belirliydi: Gittikleri yerde kalmaları ve oranın kendilerini etkilemesine, bir şekilde kendilerini değiştirmesine izin vermelerini istedim. Önceden ne olabileceğini tahmin etmek, bir şey yapmak veya olmasına çalışmak yerine sadece oraya gidip dışarıdan gelecek etkilere açık olmalarını, oradaki bir şeyin kendilerini bir şekilde değiştirene kadar orada durmalarını istedim. Bu değişimin gerçekleştiğini kendilerinin de farkedeceği konusunda onları ikna ettim.

 

Dönüşlerinde deneyimleri hakkında tekrardan yazdılar, başka yeni soruları cevapladılar: “Sana bir şey olduğunu nasıl anladın? Dış etkilere açık mıydın, bekleyebildin mi yoksa bir şeyi sen mi oldurttun? “Açıklık” senin için ne ifade ediyor? Nelere karşı açık olabiliyorsun? Nelere karşı kapalısındır? Bu senin hakkında ne gösterir? Yürüyüşünde neleri görmezden geldin?”

 

Üçüncü Bölüm:

Son görev, bir şey vermek için o yere geri dönmektir. Bu eylemin tanımını yaparken bunun, aldıkları şeyin karşılığında oraya bir şey verme fırsatı olduğunu belirtiyorum. Bu aynı şey olmak zorunda değil, fakat bir şekilde onun eşdeğeri olmalıdır. Başka bir şekilde yorumlarsak, o yer kişiye ihtiyacı olan şeyi verdiyse karşılığında ne ister, neye ihtiyacı vardır? Kişi, mütekabiliyeti nasıl ortaya koyar?

 

Döndüklerinde tekrardan ne yaptıklarını yazarlar. Sonra şu sorular sorulur: “Verdiğin şey hakkında ne hissettin? Yeterli ve uygun muydu? Nasıl karşılandı? Seçimin senin hakkında ne gösteriyor?”

 

Bu alıştırmanın en sıra dışı ve genellikle en zor tarafı kişinin ona bir şey olmasını beklemesidir. Genelde sanatın daha etkin bir şey olduğunu düşünürüz; yapmak istediğimiz şeyleri yaptığımız, ifade etmek ihtiyacında olduğumuz şeyleri anlattığımız, anladığımız bir şeyi diğerlerine gösterdiğimiz bir şey olduğunu.

 

Ancak dünyanın bizi etkilemesine izin vermezsek, karşılık vermek nasıl mümkün olabilir? Bilinmez olana açık olmadan keşif olmaz. Bilinmezlikle çarpışıldı anda değişim gerçekleşir. Öğrenmek bu şekilde olur, yeni bilgiler ışığında düşüncelerimizi değiştirerek. Yeni bir şeyle karşılaşmak cüzimiş gibi gelebilir, fakat hiçbir zaman önemsiz değildir.

 

Dolayısıyla sözkonusu pratik; beklemek, açık olmak, kişinin etrafında ve kişiye ne olduğuna dikkat etmektir. Kişi bilerek kendini nasıl savunmasız bırakabilir? Bu da başka türlü bir risktir. Kişi kendi güvenlik sınırlarını nasıl belirler ve onlara nasıl güvenir? Kendisindeki değişimi nasıl ölçer?

 

Bu egzersiz de katılımcıların gösterdikleri çaba kadar öğrendikleri bir alıştırmadır. Eğer bu alıştırmayı ciddiye alırlarsa ve özellikle de yazılarında her soruya bütünüyle cevap verirlerse, sadece sanatçı olarak değil birer insan olarak da çalışmalarını ve gerçek dünyada nasıl faaliyet gösterdiklerini sorgulayabilirler.

 

5.Bir Enstitüde Performans Eğitimi Verirken Çıkan Bazı Sorunlar

 

Teorik olarak sınır kabul etmeyen ve kuralları bulunmayan bir sanat dalı, bir yüksek öğretim kurumu çerçevesinde nasıl öğretilebilir? Hem kurumların sağlık ve güvenlik kuralları uyumlu olarak hem okuldaki ebeveyn rolümüzün sorumluluklarıyla, biz öğretmenlerin görevi güvenli bir öğrenim alanı sağlamaktır. Fakat performans bölümündeki öğrencilerimiz kendi bedenleri ile iş üretiyorlar. Gençliğin yaşama zarar göremezmiş gibi yaklaşımıyla performansın tarihi birleşince, öğrenciler açısından risk almak, üretimin değişmez bir parçası haline gelir. Kişi, bir yandan güvenlik ve ahlak kuralları içinde kalıp diğer yandan özgürlüğünü koruyduğu sınırları nasıl belirler?

 

Güvenli bir ortam yaratabilmek, öğrenciler ile devamlı yapılan tartışmalar ve sürekli çaba gerektirir. Hangi kimyasallara dokunulmayacağı veya ne zaman maske takılacağı kadar basit değildir. Öğrencinin yapmayı seçtiği her hareket, çalışmayı seçtiği her malzeme değerlendirilmelidir. İşin püf noktası, işleriyle bağlantılı olarak bedenlerinin sınırlarını anlamalarına yardımcı olmaktır. Araya girip bir hareketi durdurmak yerine öğrencinin kendi bilgisine ve yaptıklarına güvenmek, sadece konu ve metod analizi sonucunda olabilir. Öğrenciler ile yapılan konuşmalar, öğrenci kavramı ve onların sanat yapma güdülerine yüzeysel bir bakış açısı ile olmamalıdır. Kendilerini nasıl anladıkları, sanatı nasıl gördükleri, sanat dünyası ve kendilerini bu dünyada nerede gördükleri hakkında daha anlamlı tartışmalar yapılmalıdır. Yine de risk her zaman vardır. Yanlış bir karar vermemek ve yanlış bir zamanda müdahale etmemek için sürekli dikkatli olmak gerekir.

 

Öğrencilerden sadece kendilerine karşı değil aynı zamanda başkalarına ve çevrelerine de karşı sorumluluk hissetmelerini istiyorum. Bu dünyada başkaları ile beraber ve onlarla iletişim halinde yaşıyoruz. Bence birer insan olarak bu dünyada, başkalarına saygı göstermeye ve dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bir şekilde bırakmak zorundayız. Performans sanatçıları başkalarının almayacağı riskler alsalar da sanatçı olmaları onları yükümlülükten kurtarmaz. Tam tersine, hareketlerinin kendileri ve başkaları üzerindeki etkilerinin daha fazla bilincinde olmaları lazımdır. Etki o anda gerçekleşmeyebilir veya somut olmayabilir. Tüm katılanların ruhuna uzun vadeli etkiler de olabilir.

 

Sonsöz

 

İstemesem de, eğitime olan yaklaşımım, sanat üretimindeki kişisel tercihlerimi hala yansıtıyor. Sanat her ne kadar kişinin başkalarına bildiklerini anlatması ve göstermesi veya başkalarını aynı bakış açısına ikna etme çabası olsa da ben daha çok keşif içeren bir sanat pratiği ile ilgileniyorum. Zaten bildiğin bir şeyi yapmanın ne anlamı var? Böyle bir işte amaç belki de mükemmel olana kadar çalışmaktır veya sadece konuda bir otorite oluşuyla başkalarını etkilemektir. Ben, halihazırda bilmediğim bir şeyi öğrenmek için eylemleri deney olarak tasarlamakla ve bilinmezliğin riskiyle daha çok ilgileniyorum. Bu daha zorlayıcı ve sonucunda daha tatmin edici geliyor. Zaten niye dünyadayız ki; öğrenmek, değişmek ve dönüşmek için değilse?

 

Öğretmenlik bana sürekli soru sorabilme fırsatını verdi, hem kendime hem de öğrencilerime. Performans sanatı ise, doğası ve tarihiyle, sürekli araştırma, deney ve keşif yapabilmem için mükemmel bir bağlam sağladı.

bottom of page