top of page
I.A.Dogruel&E.Martino-ph.LorenzaCini-9 2

I. Ata Doğruel, Durational performance (in collaboration with Eva Martino), VENICE INTERNATIONAL PERFORMANCE ART WEEK 'Co-Creation Live Factory Prologue 1,' European Cultural Centre (Palazzo Mora), Venice, 2017, photo LorenzaCini.

Andrea Pagnes'in Türkiye Performans Sanatı Hakkındaki Görüşleri

Yazar: Andrea Pagnes

Çeviri: Murat Güneş

Performistanbul'un kurucu direktörü ve küratörü Simge Burhanoğlu, Türkiye’nin yeni performans sanatı sahnesi ve benim bu alanla ilgili deneyimlerim, öngörülerim, hislerim, tahminlerim ve düşüncelerim üzerine yazmak üzere beni davet etti. Kendisiyle uzun vadeli kültürel birlikteliğimiz eşim ve sanatçı ortağım, birlikte VestAndPage ikilisini oluşturduğumuz Alman sanatçı Verena Stenke ile birlikte 2011'de başlattığımız VENEDİK ULUSLARARASI PERFORMANS SANATI  HAFTASI (VENICE INTERNATIONAL PERFORMANCE ART WEEK) isimli canlı sanat sergisi projemizin 2017 yılındaki edisyonunda birlikte çalışmamızla daha da güçlendi. Ben Venedik doğumluyum. Dolayısıyla, konuyu kendi perspektifimden ele alırken Venedik'in Türkiye'yle, özellikle de İstanbul'la olan neredeyse bin yıllık karşılıklı ilişkisini göz ardı edemezdim. Tarih bize bugünü anlamanın ve geleceği hayal etmenin yollarını sunar; kendi tarihine ve kökenine dair bilgisi olmayan bir sanatçı, kökleri olmayan bir ağaca benzer; tıpkı deneyim olmadan insan hayatının var olma sebebi olmayacağı gibi.

Venedik gibi bir kentte büyürken, çocukluğumdan beri hep Doçları, Sultanları ve Mağribileri duydum: Destansı deniz muharebelerinin olduğu Osmanlı-Venedik savaşları, bir çocuğun hayal gücünü alıp götüren efsaneler ve tarihi bilgiler, evimden sadece birkaç bin mil uzaktaki bir Doğu'nun hayalini kurmak… Doğu Akdeniz'e hükmetmek için giriştikleri ezeli mücadeleye rağmen Venedik ve İstanbul arasındaki ticari ve kültürel ilişkiler yüzlerce yıl sürmüş. Fakat günümüzde iki şehir birbirinden oldukça uzak düşmüş görünüyor. Venedik bir yandan halen kültür ve sanat alanında uluslararası bir çekim merkezi olarak çekiciliğini korurken, diğer tarafta turizm tarafından kuşatılmış, milliyetçi ve popülist dalgalar, ekonomik gerileme ve göçün etkisi altındaki kent gittikçe içine kapanan Eski Kıta (Avrupa) ve İtalya'nın çöküşünü yansıtır bir halde.

On the other hand, the recent history of Istanbul is all complexity. Particularly during the years of the Cold War, Istanbul was the capital of a still uncertain, wounded nation; a hub of obscure diplomacy games between the East and the West. With the turning of the new century, it gradually offered the image of a new country: an energetic, proud Turkey gratified by its status as a member of the G20, merging as a protagonist in the new bipolar geopolitical scenario shaped between China and the United States. With a leadership role in the Middle East and as a bridge on the Mediterranean of moderate Islamic currents, the ‘black and white' narrated by Orhan Pamuk seemed to dissolve. A new dawn was spreading over all that was, but not precisely in a way as many Westerners thought.  In fact, after an initial phase of democratization and economic reform, Turkey has increasingly been moving away from democratic and constitutional standards since the mid-2010s.

The choice to transform the parliamentary system into an authoritarian presidential regime, while bringing about a more Muslim society in the country to secure a leading position in the Islamic world, has become very critical of Turkey's attempts to integrate with Western nations.2

 

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye, muhalefetin yoğun bir baskı altına alınmasına, basın ve ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara, devletin interneti kontrolü altına almasına, devlet başkanının ölüm cezasının geri getirilmesi için çağrıda bulunmasına ve kadın-erkek eşitliğinin3 yanı sıra doğum kontrolü ve aile planlamasına da karşı olduğunu açıkça ilan etmesine şahit oldu.

 

Konumuz performans sanatı iken niçin bunlardan söz ediyoruz? Çünkü performans sanatı doğası gereği politiktir. Toplumsal olanla doğrudan bağlantı kurduğunda, performans sanatçılarının adaletsiz buldukları şeylere karşı hoşnutsuzluklarını, kaygılarını, öfkelerini ve hüzünlerini ve bunların yanı sıra umutlarını, azimlerini, dirençlerini ve değişime olan inançlarını ifade etmenin bir yoluna dönüşür. Performans, bu anlamda doğrudan politik bir konuda değilse bile performans sanatının  doğası itibariyle, ötekiler, dışarısı, özel ve kamusal alan arasındaki ilişkiye dair sorgulayıcı rolü itibariyle politik bir eylemdir.

 

VestAndPage olarak 2008-2016 yılları arasında İstanbul'da dört kez sergi ve performans yapma fırsatını bulduk.5 İlk ziyaretimizde, şehrin sokaklarında dolaşırken geçmişin şimdiki zamana sürekli olarak karışır göründüğü, geçmişle bugünün kırılgan bir denge içinde birlikte var olduğu, her birinin belirgin karakterleri olan pek çok mahallesini tanıdık. Eski ve modern, İslam ve laiklik, zengin ve fakir bir aradaydı ve ortada birtakım sorular vardı: Bu kentin gerçek kimliği nedir? Doğu ve Batı'nın iç içe geçtiği modern bir metropol müdür, yoksa bir zamanların büyük bir imparatorluğun can çekişmekte olan kalıntısı mıdır? Türkiye halkı Batı (Avrupa) kültürünü mü benimsemeli, yoksa kendi miraslarına sadık mı kalmalı? Kültürleri ve kimlikleri çürümekte mi, yoksa sadece dönüşmekte mi? Yeniliği kabul etmek sadece tarihi gelenek ve kültürel miras anlamında değil, insanların kalpleri, görüşleri ve inançları anlamında da eskiyi yok etmek anlamına geliyorsa, o zaman insanlar nasıl değişecekler?

We came back to Istanbul the second time in summer 2013, a few weeks later Erdoğan (at that time still Prime Minister)yerine authorities sanctioned the brutal state crackdown on the mass protest at the Gezi Park. To the evidence of those dramatic facts, a question raised in my mind: if a State leadership centralizes all powers, violates the rights of its citizens and aggressively takes massive enforcement and repressive measures against them, what new dungeons will these people crowd? 

O dönem, İstanbul'daki performans sanatı sahnesine, erkek egemen Türkiye toplumuna dair cesur, açık sözlü eleştirisiyle, daha geniş anlamda da her yerde kadınların ve toplumdaki yeterince temsil edilmeyen grupların uğradığı şiddet ve suistimali ifşa eden Şükran Moral'un çalışmaları dışında pek de aşina değildik.Elbette, Erdem Gündüz'ün "Duran Adam" performansını neredeyse tüm dünyayla aynı anda duyduk. Gündüz, Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine6 barışçıl bir hareketle karşılık veriyordu: Atatürk Kültür Merkezi'nin önünde sessiz ve hareketsiz durmak. Bu, sanatçının Türkiye medyasının taraflılığı ve Gezi Parkı ve Taksim Meydanı'ndaki olayları doğru ve objektif bir şekilde haberleştirmemesine ve polis şiddetine dair keskin hayal kırıklığından çıkan bir sivil protesto eylemiydi. Her ne kadar Gündüz'ün protesto niteliğindeki eyleminde niyeti bir performans sunmak olmasa da, eylem sessiz ve süreli bir toplanmaya, pek çokları tarafından hayat ve sanat arasındaki sınırı bulanıklaştıran kolektif bir devrimci sivil eylem olarak nitelenen bir "happening"e - oluşum sanatına -  dönüşmüştü. "Duran Adam" kısa süre içinde uluslararası yankı buldu. Temel insan haklarının7  ihlaline net bir şekilde karşı durarak, Türkiye hükümetine karşı protesto hareketinin canlı manifestosuna, inançlarını ifade etme uğruna hayatlarını kaybedenlerin anısına eşitlik, direniş, umut ve nihayetinde özgürlüğün sembolüne dönüştü.

 

“Yapmak istediğim bir yapıt icra etmek değildi; daha ziyade sadece bedenle neyin anlatılabileceğiyle ilgileniyordum. Bazen insan bedeninin tavrı bir dilinkinden daha anlamlı olabilir. Bugün Türkiye'de hükümet insan haklarını ve ifade özgürlüğünü her geçen gün sistematik bir şekilde ayaklar altına alıyor. Düşündüğünüz kadar özgürce konuşmak çok zor. Bilgiye erişim özgürlüğü yok. Düşünce ve ifade özgürlüğü yok.”8

 

O çalkantılı dönemde, İstanbul'un yeni oluşmakta olan, henüz embriyo aşamasındaki performans sanatı sahnesiyle tanıştık ve IPA İstanbul'un bünyesinde, bizimle kaygılarını ve endişelerini paylaşan ve mevcut sosyo-politik duruma sanatlarıyla radikal bir biçimde karşılık verme güdüsüyle hareket eden Türkiyeli performans sanatçıları Burçak Konukman ve Çiğdem Üçüncü'yle birlikte çalıştık9. 

 

Onlarla performans sanatçılarının bedenlerini baskıcı bir toplumun üzerinde faydalı etkiler yaratacak şekilde nasıl kullanabileceğini saatlerce tartıştık: Performans sanatı; klişeleri, muhafazakar normları, dayatılan kuralları dönüştürmeye nasıl katkıda bulunabilir? Performansı sadece tümüyle garip bir eğlence biçimi, bir hezeyan olarak değil, insanları gerek birey gerekse toplumla ilgili kritik meseleler üzerine düşünmeye iten bir araç gören yeni bir izleyici kitlesini bu sanata nasıl çekebilir ve nasıl eğitebiliriz? Performans sanatı bir toplumda yaygınlaşmaksızın nasıl etik ve politik tepkiler uyandırabilir? Performans sanatçıları fon bulmanın ve kültür kurumlarıyla uzun vadeli ilişkiler kurmanın zorluklarını aşmak için ne tür stratejiler benimsemeli? 

Sorular dinamikleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığım sosyo-politik bağlamlarla ilişkilendiğinde (burada olduğu gibi, onları bizzat yaşamadıysam), hakiki cevaplara erişmem her zaman mümkün olmuyor. Fakat yine de, yıllar boyunca bireysel ve profesyonel anlamda edindiğim deneyim itibariyle, belli durumların genel hatlarıyla her yerde geçerli olduğuna olduğuna inanıyorum.

 

Günümüzde performans sanatçısı olmak aynı zamanda kıyılarda dolaşmak, yolunu kaybetmek, kıyılar ve sınırlarda, eşiklerde, geçiş bölgelerinde başıboş sürüklenmeye hazır olmak, tüm bunları yaratıcı bir uğraş edinmek anlamına geliyor. Eşiklerin ve boşlukların diğer kıyısında, dünyayı ve gerçekliği teşkil eden şeylerin düzenine dair manzara genişler. Duyular ve düşünceler olağan dışı bir yoğunlukla odaklanmaya başlar. Performans sanatı toplumu kısa vadede değiştiremez, ama özgürlük, eylemlilik, kimlik, kendilik ve onun ötekilerle olan ilişkisini keşfetme pratiği sürekli hale geldiğinde zaman içinde toplum üzerinde beklenmedik etkiler yaratabilir. 

Olağanüstü haller performans sanatçılarına, fikirlerinin ve politik görüşlerinin peşinden giderken hayatlarını etkileyen olaylarla, içinde yaşadıkları ve çalıştıkları toplumla ve çevreyle yüzleşerek ısrarcı, açık ve cesur oldukları, taviz vermedikleri sürece, içinde birbirlerini tanıyabilecekleri ve tanımlayabilecekleri yeni bir kültürel-sanatsal sahneyi oluşturmak için önemli fırsatlar sunabilir Amaçlar birbirine yakınsadığı, bir gayeye bağlılık, uyumlu bir diyalog ve ortak çalışmalarda tutarlılık olduğu, acil meseleler iç içe geçtiği ve paylaşıldığı sürece, geçici de olsa toplumlara faydalı etkiler yaratabilen yeni sanatsal akımlar doğabilir. Aksi halde, tüm iyi niyetlere rağmen, kısıtlayıcı bir yaratıcı izolasyonun içinde hapis kalma riski daha yüksektir.

 

Başka bir deyişle, toplumsal krizler performans sanatçılarına vizyonlarını genişletmek için bir fırsat sunar. Bu vizyonlar aynı zamanda somut işbirliklerinin planlanması ve planın kendisini oluşturan ve karakterize eden öğelerin gerekliliklerini sürekli, baştan sona yeniden değerlendirme konusunda sanatçılara ilham vermelidir. Bir ortak çalışma projesi aktif, kolektif, karşılıklı anlayış içinde yürütülürse, riskler alabilir ve (hem sosyal hem de bireysel anlamda) bir karşılıklı ilginin gerekliliğini ön plana çıkaran fikirleri sunan çoğul sesleri bir araya getirebilirse, bu çerçevede belirli konuları irdeleyen sürekli bir söylemsel yaratıcı platform oluşturmak mümkün olur. Öte yandan, ben aynı zamanda performans sanatını kullanarak gündelik politika yapma iddiasının yaratıcılık açısından zararlı olduğunu düşünüyorum. Performans sanatı ancak gerçek olanla yüzleşerek, gerçekliğin kendisine dair yeni okuma biçimleri önererek yeni düşünme biçimlerini tetikleyebilir ve ancak bunu yapabildiği takdirde belirli sosyal durumların değişimine katkıda bulunabilir. Bu anlamda da hiç "faydalı olmadığı" iddia edilebilir.

 

Yeni bir yöne doğru yola çıkmak için netlik, kararlılık ve "insanın yaratıcı potansiyelinin çok üstünde özel bir enerji, özel bir cesaret veya oyunbozanlık”10 gerekir. En yüce fikirler uğruna çaba göstermek bu tür bir enerji ve kararlılığı gerektirir. Aralık 2016'da bizi Venedik'te ziyarete geldiğinde Simge Burhanoğlu'nda gördüğümüz böyle bir kararlılıktı.

Simge, o dönemde Performistanbul'u henüz yeni kurmuştu. Ortaklığımız o günden bu yana sürüyor. Onun kavrayışı, duyarlılığı, mütevazi, az ve öz, isabetli sözleri bizi etkiledi. Net hedefleri ve gerçekleştirmek istediği bir hedefi vardı. 

"Ülkem ve halkım için göğsümde bir sızı duyuyorum ve genç kuşaktan pek çok Türkiyeli sanatçı da aynı şeyi hissediyor. Ben insanlar arasında empati uyandıran, onları hepimizi içine alan durumları daha derinlemesine düşünmeye götürebilen, özgürlüğe olan ihtiyaç, insan haklarına saygı, sanata dönüşen bireysel hareketlere inanıyorum. Ben performans sanatıyla tesadüf eseri tanıştım. Onu ben seçmedim, ama performans sanatının "olmak istediğim yer" olduğunu anladım. Benim yolumu aydınlattı ve karşılığında ben de performans sanatının yaratabileceği enerjiyle başkalarına ilham vermek için tüm gücümle çalışıyorum. Zamanımızın önemli meselelerine uygun yeni ifade biçimlerini keşfetmemiz gerekiyor. Performans sanatının bana öğrettiği şey şu oldu: Bir performans sanatı küratörü olmak için, akışkan olmam, kendimi her tür tahmin edilemez duruma uyum sağlamaya hazır olmam gerekiyor. Hayat son derece hızlanmış, insani varoluşumuz neredeyse bir dijital veri yığınına indirgenmiş olduğundan, performans sanatı yavaşlamamıza ve yaşanan momentumun değerini ve gerçek olan her şeyin niteliğini ve güzelliğini yeniden elde etmemize yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Performans sanatını aynı zamanda insanların kendilerini bulmalarına yardımcı olabilecek doğal bir ilaç, onlara uzanmak, bir araya getirmek ve sağaltmak için bir araç olarak görüyorum. Performans sanatının sosyal vicdanı toplumun kendisine geri getirmeye yarayan bir mecra olarak gücüne inanıyorum, çünkü insanlara güveniyorum."11

 

Performistanbul, kuruluşundan bu yana yerel ve uluslararası düzeyde, performans sanatının toplumdaki kırılgan ve önemli rolünü incelemek, performans sanatındaki bedensel/bireysel hareketlerin ne şekilde sosyal anlamlar yaratabileceğine dair anlayışı sorgulamak ve genişletmek ve aynı zamanda performans yapmayı bir eşitlik ve direnç stratejisi olarak teşvik etmek üzere çalışıyor. Burhanoğlu'nun bu vizyonun peşinden gitmekteki çabaları ve tutkusu sayesinde geçtiğimiz iki yıl içinde İstanbul'da hızla yeni bir performans sanatı sahnesi ortaya çıktı. Performistanbul, örnek teşkil eden bir kurum, aksi halde fazlasıyla izole halde çalışacak ve dolayısıyla işlerini uygun, takdir görecek biçimlerde sunmakta zorluklar yaşayacak yeni performans sanatçıları için fırsatlar sunan bir toplanma yeri haline geldi.

 

İşbirliği ve ortak çalışma prensipleri üzerine kurulu olan Performistanbul, aynı zamanda "sanat topluluğu" kavramını temel alan bir öğrenme yeri12. "Olma"dan ziyade "haline gelmeyi" ön plana çıkaran akışkan bir eylemlilik alanı ve aynı zamanda kemikleştirmeyen bir "öznellik toplayıcısı”13. Performistanbul, yeni performans sanatçılarını uzun vadede toplumsal yapıların içinde kırılmalar ve zıtlıklar, geleneksel olanda çatlaklar bulmaya ve buralarda "henüz var olmayanı" icra etmeye teşvik ediyor. Genç sanatçıların ötekiliğe dair duruşlarının farkına varmalarına imkan tanımak, bağlamlar değiştiğinde konumlarını güçlendirmeleri, korumaları veya değiştirmeleri için gerekli bir adım olmanın yanı sıra, aynı zamanda kendine özgü yaratıcı, üretim temelli bir pratik geliştirmeye yarıyor.

 

Platform, 16 Şubat - 16 Mart 2018 tarihleri arasında düzenlediği uzun süreli bir canlı süreç olan, AslieMk, Batu Bozoğlu, Ebru Sargın L., Ekin Bernay, (IPA ve Live Arts Cultures Association ile birlikte düzenlenen VENEDİK ULUSLARARASI  PERFORMANS SANATI HAFTASI 2015 Yaz Kampı'na katılan) Gülhatun Yıldırım, İ. Ata Doğruel, Leman S. Darıcıoğlu, Özlem Ünlü ve Selin Kocagöncü'nün katıldığı İHTİYAÇ :SEN’i sunarak yeni bir safhaya doğru adım attı. Simge Burhanoğlu'nun küratörlüğünde düzenlenen İHTİYAÇ: SEN, aynı zamanda performans sanatı için özel bir alan açan PCSAA’nın temelini de attı. İnşası 2018'de tamamlanan bu alan, Türkiye'de kaynaklar, arşiv belgeleri ve yayınlara ev sahipliği yapan ve performans sanatı eğitimi ve onun gelişimine özellikle eğilen, aynı zamanda canlı performans sanatını daha geniş kitlelere ulaştırmayı ve günümüzün performans sanatında yeni yaklaşımlar, yöntemler ve kavramları keşfetmeyi amaçlayan ilk girişim.

 

"Performans sanatı, sanatın insan hayatını dönüştürme potansiyeline olan kurtarıcı inanç tarafından güdülenen bir sanat formu, toplumsal değişimin bir aracı ve sanat ile hayatın radikal bir birleşimi olarak tanımlanmıştır.”14

 

Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca, büyümekte olan küresel kriz modern toplumları sınıf, toplumsal cinsiyet, etnisite, ırk gibi parçalanmış kültürel peyzajlar içinde dönüştüren, moderniteyi ve çağdaş olanı çok farklı şekillerde değerlendiren yapısal değişimler getirdi. Benliğin artık kararlı, değişmez bir merkezi, çekirdeği yok. Kimlikler artık sabit değil ve geleneksel normlar tarafından belirlenmiyor. Günümüzde insanın kimliğini şekillendiren daha ziyade kişisel deneyimler ve yaşam öyküsü. Dolayısıyla kaçınılmaz bir şekilde toplumda konumlandırıldığı veya temsil edildiği biçimlere göre değişen metamorfik süreçlere maruz kalıyor. Bu senaryo içinde, performans sanatı artık bir ütopik kurtuluş meselesi değil; daha ziyade, bedeni, benliği, kimliği "anlam ve öznellik —hem sanatçının hem de kendimizin öznelliği— üzerine düşünme biçimimizi dönüştürebilecek radikal angajmanı olası kılmak üzere (…) politik bir alan olarak estetiğin alanına yerleştirme"15 eylemi haline geldi. Bugün performans sanatı aynı zamanda birden fazla farklı ortamda icra edilebilen bireysel hayat hikayelerinin değerini onaylayan bir sanat formu olarak karşımıza çıkıyor.

 

Simge, Aralık 2017'de VENEDİK ULUSLARARASI PERFORMANS SANATI  HAFTASI'nın yeni projesi Co-Creation Live Factory: Prologue 1'a katılan İstanbullu performans sanatçıları Leman Sevda Darıcıoğlu, Batu Bozoğlu ve İ. Ata Doğruel'le birlikte yeniden Venedik'e geldi.16 Onun ve sanatçıların inceliği, dikkati, kararlılığı ve gururu bizi büyüledi. Üç icracının her birinin kayda değer bir dayanıklılığı ve duygusal, entelektüel ve manevi anlamda bir "direnen beden" olma hali söz konusuydu. Paylaştıkları önemli bir benzerlik vardı: Kendilerine ve ötekine dair bilinçli bir saygı, işlerini nasıl layıkıyla yapabileceklerini sorgulamaya dair titiz bir bağlılık ve vizyonlarını geliştirmeye, hareketlerinde somutluğu bulmaya odaklanmaları.

 

Batu Bozoğlu ve İ. Ata Doğruel Bostonlı performans sanatçısı Marilyn Arsem'in verdiği eğitime katılırken, Leman on gün boyunca bizimle çalıştı. Ayrıca, Haziran 2019'da, her yıl Forte Marghera'da düzenlediğimiz VENEDİK ULUSLARARASI PERFORMANS SANATI  HAFTASI'nın Yaz Kampı DIS-SENSUS'ta bize katıldı ve birlikte çalışma fırsatını bulduk. Istırabının derinlerine inen Leman, yaraların dilin ötesinde, kalıcı ve kırılgan olduğu öykülerini başarısızlık anlarını gizlemeden icra ediyor; zira varoluş biçimimizi gerekçelendirmek için kullandığımız tüm teoriler, paradigmalar, tasarılar ve anlatıların anlamsızlıkları ve tutarsızlıklarını ortaya çıkardığı özgürleştirici anlar bunlardır.

 

Bu yeni kuşak Türkiyeli performans sanatçılarından öğrenilmesi gereken şey,  yas tutmak — bir yerden diğerine zamanın izini sürmek ve sonra aradığımız yanıtları içerir görünen o tarifi zor "diğer yere" dönmek — için ölümü beklememize gerek olmadığı. Batu'nun yaptığı gibi, birkaç gün boyunca yazı tura atıp siyah bir duvarda izler arasak da olur. Ya da Ata'nın yaptığı gibi el ele özgüvenimizi geliştirebiliriz — karanlıkta, kırılganlığımızın bir ipe gerili olduğu halde bile. Ayrıca, normatif olana karşı gelirken ışıltımızı kaybetmemenin şiirsel yolları da var — Gamze Öztürk'ün geçtiğimiz hafta Lahey'de ortak küratörlüğünü yaptığımız “Project ID - In Between Identities”de gösterdiği buydu. Gamze, Türkiye'de süregelen toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine rağmen — kısmen de kadınlara eski ve yeni türlü baskılar dayatmaya kararlı bir fundamentalizmin geri dönüşünden ötürü — daha da yaygınlaşan kadınlara karşı aile içi şiddeti kınamak için, incelikle, sadece saçıyla bir performans yaptı.

 

Andrea Pagnes (VestAndPage)

Metnin orijinali 2019 yazında yazılmıştır. 

Notlar

 

1. Performistanbul, uluslararası performans sanatı platformu, performans sanatçılarını tek bir çatı altında birleştirmek ve projelerle buluşturmak üzere 2016’da kuruldu. 

İstanbul merkezli platform, esnek çalışma modelini dünya genelinde çeşitli sanat kurumları, dijital platformlar ve sanatçılar ile iş birliği içerisinde “alansız” kimliğiyle devam ettiriyor. Performistanbul, kurulduğu günden bu yana müzeler, galeriler, sanat kurumları, kamusal alanlar ve uluslararası organizasyonlar başta olmak üzere çeşitli mekânlarda 156'nın üzerinde performans gerçekleştirmiştir. Bu mekânlar ve organizasyonlar arasında Pera Müzesi, Pi Artworks, Elgiz Müzesi, IMC 5533, İstanbul Bienali (2017, 2019), Caroline Garden Chapel (Londra), Uluslararası Venedik Performans Haftası (2017, 2019) ve Live Art Development Agency (LADA) bulunmaktadır.

Performistanbul, Türkiye'de bir ilk olan Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’nı (PCSAA), canlı sanat üzerine barındıracağı kaynaklar ile performans sanatının eğitimi ve gelişimi üzerinde önemli bir etkiye yol açma gayesiye kurmuştur. Performistanbul Yayınları PCSAA ile birlikte, bu alanda yabancı kaynakları Türkçe’ye çevirerek Türkiye'deki dijital platformlarda yayınlamak ve bu alanda daha fazla kaynak sağlamak amacıyla kurulmuştur.

 

2. Kálnoky, Boris, ‘Erdoğan Returns to Muslim Instincts,' (Interview with Gareth Jenkins), in Der Welt, January 25, 2010. https://www.welt.de/politik/ausland/article5970785/Erdogan-kehrt-zurueck-zu-muslimischen-Instinkten.html 4 Temmuz 2018 tarihinde erişildi.  

 

3. “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. Çünkü fıtratları farklıdır, tabiatları farklıdır, bünyeleri farklıdır.” ULUSLARARASI KADIN VE ADALET ZİRVESİ’nde KADEM kadınlar derneğinde TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AÇILIŞ KONUŞMASI, Kasım 24, 2014, http://kadem.org.tr/turkiye-cumhurbaskani-sayin-recep-tayyip-erdoganin-acilis-konusmasi-tr/ 5 Temmuz 2018 tarihinde erişildi.

 

4. Agence France-Press, ‘Aile planlaması Müslümanlara uygun değildir diyor Türkiye Başbalanı Erdoğan', The Telegraph, Mayıs 30, 2016, https://www.telegraph.co.uk/news/2016/05/30/family-planning-not-for-muslims-says-turkeys-president-erdogan/   7 Temmuz 2018 tarihinde erişildi.

 

5. AFLOAT: W.I.L.L. (cetacean), ‘Past Is Not Alone’ sergi projesinde yer alan video enstalasyonu, Yerbatan Sarnıcı, 2008; FRATRES, Tiyatro Z, ‘Galata Perform - Görünürlük Projesi’ kapsamında yapılan süreli performans, 2009; Thou Twin Of Slumber: Pupae, Mixer Gallery, ‘IPA Platform’ kapsamında (Salt Galata'da düzenlenen bir haftalık yoğunlaştırılmış atölye eğitimi); Aegis II (Dreams), Alt, Open Space Istanbul ve Open Dialogue Istanbul'un sunduğu ‘Transient Bodies’ etkinliği kapsamında, 2016. 

 

6. Gönlübol, Mehmet, Uluslararası Politika, ‘Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri,’ C. IV, (1917-1938), Ankara: EskiDost Sahaf, 2000, pp. 549-552. 

 

7. İlk kez 1948'de yayımlanan (aralarında Türkiye'nin de yer aldığı 48 ülke tarafından imzalanan) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde vurgulandığı üzere, insan haklarının karşılıklı ilişkililiği, bölünmezliği ve evrenselliği uluslararası insan hakları hukukunun temel taşlarıdır. 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı'nda, ülkelerin politik, ekonomik ve kültürel sistemlerinden bağımsız olarak tüm insan haklarını ve temel özgürlükleri desteklemesi ve koruması gerektiğinin altı çizilmiştir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, ‘What are human rights?' https://www.ohchr.org/EN/Issues/Pages/WhatareHumanRights.aspx (kalıcı link)

 

8. Erdem Gündüz'ün 2014 Oslo Özgürlük Forumu'nda yaptığı konuşma, 21 Ekim 2014 https://oslofreedomforum.com/talks/the-standing-man 18 Kasım 2015'te erişildi

 

9. Türkiyeli sanatçı Burçak Konukman ve Black Market International performans sanatı kolektifinin kurucularından Alman sanatçı Jürgen Fritz, bizi eğitmen sanatçılar olarak IPA Istanbul'a katılmaya davet etti. Atölye eğitimimizin son gününde Çiğdem Üçüncü, Taksim Meydanı'nda bir barış eylemi olarak ikindi ezanını okudu. Üçüncü, bugün işleri uluslararası yayınlarda yer alan bir bağımsız foto muhabiri.  

 

10. Sacks, Oliver, The River of Consciousness, Toronto: Knopf, 2017, p. 138.

 

11. Simge Burhanoğlu ile “VENEDİK ULUSLARARASI PERFORMANS SANATI  HAFTASI” esnasında konuşmalarımız (2016 ve 2017), Skype görüşmelerimiz (2018) ve süregelen e-posta yazışmalarımızdan alıntılar. 

 

12. VestAndPage, ‘Temporary Artistic Community' Fragile Body – Material Body, III VENICE INTERNATIONAL PERFORMANCE ART, Venice: VestAndPage press, 2017, pp. 13-43.

 

13. Lepecki, Andre, Exhausting Dance: Performance and the Politics of Movement,

London and New York: Routledge, 2006, s. 28.

 

14. Jones, Amelia, Body Art / Performing the Subject, Minneapolis: University of Minnesota Press, 1998, s. 13.

 

15. Ibidem, p.14.

 

16. Leman Sevda Darıcıoğlu, Batu Bozoğlu ve İ. Ata Doğruel, 7-16 Aralık 2017 tarihleri arasında Performistanbul'un desteğiyle VENEDİK ULUSLARARASI PERFORMANS SANATI  HAFTASIkapsamında düzenlenen Co-Creation Live Factory: Prologue 1 etkinliğine katıldı: http://www.veniceperformanceart.org/index.php?page=400&lang=en (kalıcı link). 

bottom of page